13. Kocaeli Kitap Fuarı kapsamında Kocaeli Kongre Merkezi Akçakoca Oditoryum Salonu'nda düzenlenen panelde konuşan Yargıtay Üyesi Erol Tekmen, bilgilerin sosyal medyada çok daha hızlı yayıldığını ve bunun da kirliliğe yol açtığını söyledi.
Tekmen, bunun aynı şekilde dezenformasyon ve yalan haberin de çok hızlı ve örgütlü yayılmasına neden olduğunu vurguladı.
Adana ve Hatay'da 2014'te MİT tırlarının durdurulması ve aranması sürecinde yargı, emniyet ve jandarma içindeki FETÖ yapılanmasını örnek gösteren Tekmen, "İşin gerçeği, Türkiye'ye büyük bir uluslararası operasyon çekiliyordu yani konu burada, istihbarat teşkilatınca faaliyetlerde kullanılan tırlardan veya araçlardan öte, hukuk dışı birtakım olaylarla bizim Suriye'deki olaylara ülke olarak müdahil olduğumuz gibi bir sonuç çıkaracaklardı." diye konuştu.
Tekmen, böylece internette Türkiye'nin bu ülkedeki terör örgütlerine silah veya benzeri yardımlar yaptığı algısı yaratılıp konuyu uluslararası mahkemelere götürecek sürecin oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Sadece gazeteler ya da televizyon üzerinden olsa belki bu kadar etkili olmazdı. O dönemde sosyal medya, gençlerimizin, hepimizin çok fazla kullandığı alanda yeni olaydı ve orası kullanılarak çok hızlı şekilde yayıldı. Uluslararası arenaya taşındı. Normal gazetecilikle büyük sansasyon yapılamayacakken sosyal medya dediğimiz ortam onlara bu imkanı sağladı. Gazeteler veya televizyonlar üzerine değil sosyal medya üzerine çok hazırlıklı yapıymış, iyi hazırlanmışlar."
Tekmen, "Türkiye'deki sosyal medya üzerinden yürütülen bilgi kirliliği, dezenformasyon artık gerçekten terör aşamasına gelmiş milli güvenlik sorunu durumundadır." dedi.
Siber güvenlik uzmanı Mahir Yüksel, Dünya Ekonomik Formu raporuna göre toplumları bekleyen riskler kategorisinde ilk sırada iklim değişikliğine bağlı riskler, ikinci sırada doğal afetler, üçüncü sırada ise siber güvenlik sorununun yer aldığını söyledi.
2021'de dünyadaki siber güvenlik harcamalarının 19 milyar dolara ulaştığına, ABD'nin geçen yıl 42 milyar dolarlık ulusal güvenlik bütçesinin 21 milyar dolarını bu alana ayırdığına işaret eden Yüksel, siber güvenlik alanında çalışan 1900 "startup"ın bulunduğu İsrail'de 35 yıl öncesine dayanan sistemle "siber komandolar" yetiştirildiğini anlattı.
Kolektif Para Kazanma Yöntemleri Keşfedildi
Yüksel, 1990'lı yıllardaki bireysel siber saldırganların, 2000'e gelindiğinde kolektif para kazanma yöntemleri keşfettiğine ve artık devletlerin desteklediği grupların bulunduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Konvansiyonel savaşta bulunduğunuz yere roket düştüğü anda savaşın başladığını söyleyebilirsiniz. Biri roket attı, 'Kim bunlar?' deyip bunu anlayabilirsiniz ama siber savaşta böyle değil. Neden? Kim oldukları belli değil. En büyük 5 problemimiz şu: 'Kim veya kimler, neredeler, neden ve nasıl saldırıyorlar, ne zaman saldıracaklar?' sorularının cevabını bilmiyoruz. Bu bilinmezlikler içerisinde, bilmediğiniz bir şeye karşı kendinizi hazır ve teyakkuz halinde tutmaya çalışıyorsunuz. Bu, çok zor bir iş."
UMED Koordinatörü Mehmet Şanda da sosyal medyanın sınırları aştığını dile getirerek, yeni medyanın, geleneksel medyaya göre daha fazla içselleştirildiğine dikkati çekti.
Şanda, demokrasiye katılım anlamında destek veren bu mecraların, kişilik haklarından devleti tehdit eden boyuta kadar olumsuz sonuçlarının ortaya çıktığının, terör örgütlerinin bu mecraları yaygın şekilde kullandıklarının altını çizdi.
Türkiye'de 2021'e göre 2022'de siber saldırıların çok büyük oranda arttığına işaret eden Şanda, "Her üç dakikada bir siber saldırı yaşanmış. Kişisel bilgisayarımızdan cep telefonumuza, kamu kurumlarının verilerine kadar hedef alınıyor. Bireylerin, kurumların, devletlerin, hepimizin önlemler alması gerekiyor. Devletimiz de 'Siber Vatan'da önlemlerini artırdı ve siber savunma mekanizmasını güçlendirmeye devam ediyor." ifadelerini kullandı.