Sakin sakin akan bir nehirde kayıklarla salınıp yeşillikler arasından ve güzel bir köprünün altından rengârenk çiçekler; kuş ötüşleri ve nehrin şırıltısıyla geçerek namaza gitmek gözlerimizin önüne cennet misal manzaralar getirecektir. Var mıdır acaba böyle bir cami bir yerlerde? Evet, mevcut emârelere ve kayıtlara bakarak böyle bir caminin varlığından bahsetmemiz mümkün. Bu yazıda Edirne Evliyâ Kâsım Paşa Camii'nden bahsedeceğiz.
Evliyâ Kâsım Paşa kimdir?
Eser hakkında konuşmaya başlamadan evvel eser sahibine vefâlı olmak icap ettiğinden, önce bu eserin bânîsi olan Evliyâ Kâsım Paşa'dan biraz bahsetmemiz gerekecek. Evliyâ Kâsım Paşa, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid devirlerinde vezirlik yapmış, 1483'te de İshak Paşa'nın yerine vezir-i azâmlık görevinde bulunmuş bir devlet adamıdır. Ancak Kâsım Paşa maharetli bir devlet adamı olmasının yanında anlatılanlara göre "evliyâ" lakabıyla şöhret bulmuş gerçek bir Allah dostu, fakir-fukara babası, hayırsever ve keramet ehli bir zat imiş. Öyle ki Edirne'de medfun bulunan bir başka veli Aşçı Yahya Baba hazretlerinin Yeniimaret'ten nehre bıraktığı yemek sinisini alıp caminin inşaatında çalışan işçilere yemek dağıttığı ve boş siniyi yeniden nehre bırakıp ters akıntıda geri gönderdiği bu zatın halk arasında halen anlatılagelen kerametlerinden yalnızca bir tanesidir. Bu büyük şahsın adı Edirne'de bir mahalleye verilerek günümüzde halen yaşatılmaktadır. Kâsım Paşa'nın kabri kendi inşa ettirdiği ve kendi adını verdiği, yazımızın konusu olan caminin yanındaki mezarlıkta bulunmaktadır. Ruhu şâd, himmeti daim olsun.
Evliyâ Kâsım Paşa Camii
Cami konumu itibariyle Edirne'nin güneyinde, Tunca Nehri'nin kuzey kıyısındaki Kirişhane mahallesinde, yeşillik ve oldukça güzel bir alanda yer almaktadır. Yapı kitabesindeki bilgiye göre cami, 1478-79 (h. 883) yılında, Kâsım Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kitabenin latinize edilmiş hali şöyledir:
"(Kâsım Paşa) Allah'ın mescitlerini yapanlardandır ve bunlardan bir bina olan yüce, toplayıcı, latîf ve şereflilerin toplandığı bu yapıyı hicrî nebevî -güzel salât onun üzerine olsun- 883 yılında, Kâsım Paşa yaptırdı. Dilediği hususlarda Allah kendisini muvaffak kılsın."
Yazıya dikkat çekici bir başlık atmamdan dolayı farklı bir beklenti içinde olduğunuzu bilsem de, başlığın mucebinden önce bu caminin sizinle paylaşmak istediğim acı bir hikayesi olduğunu ve aslında bu başlığı bu hikayeye dikkatinizi çekmeye bir bahane olması için attığımı itiraf etmek zorundayım. Bu hikayeye "Edirne Kâsım Paşa Camii günden güne yok oluyor!" diyerek en zor yerinden başlamak istiyorum. Caminin başından geçenleri öğrendiğinizde beni mazur göreceğinize inanıyorum.
Caminin başına gelenler
Önceleri göz alıcı bir güzelliğe sahip olan, tek kubbeli ve tek minareli bir formda inşa edilmiş Evliyâ Kâsım Paşa Camii'nin, şerefesi; buna ek olarak şerefenin petek ve külah kısmı zaman içerisinde Edirne'nin defaatle sel sularına ve taşkınlara maruz kalması sebebiyle bugün harap durumda. Bazı fotoğraflarda görülen son cemaat yeri de aynı sebepten günümüze ulaşamamış. Caminin üzerinde epeydir bakımsızlık ve ihmalkârlıktan dolayı yer yer otlar bittiği gözlemleniyor. Yanındaki kadı mezarlığı da kırık dökük mezar taşlarıyla pek farklı bir durumda değil ve her bir mezar tekrar eden sellerle günbegün Tunca'nın sularına karışarak sürükleniyor. Bunlara bir de definecilerin geçen zaman içinde camiye verdikleri zarar eklenince, camiyi hiç görmeden bile ne kadar yıkık dökük olduğunu tahmin edebileceğiniz bir hal ortaya çıkıyor. Anlayacağınız cami ibadete kapatıldığı 1950'lili yıllardan beri mahzun bir şekilde kendisine uzanacak yardım elini bekliyor. Zaten kendisi de Tunca'nın kıyısından geçtiğiniz bir esnada sizi fark ederse eğer, size "Lütfen bu kimsesiz halimi insanlara anlat, kaybolmak üzereyim." der gibi bakarak yolun sonuna kadar sizi esir alıyor. Yarım minaresi, üzerinde otlar bitmiş kubbesi, bitişiğindeki kırık mezar taşlarıyla duymak isterseniz şayet onun bu halinden etkilenmemeniz mümkün değil.
Camiye kayıkla gelinebiliyordu
Sözü elbette attığım başlığa getireceğim. Bu camiyi diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliklerinden bir tanesi 14 basamaklı bir rıhtıma sahip olmasıdır. Doç. Dr. Yılmaz Büktel, öğrencisi Erhan Demir'in arşivindeki fotoğraflara kendi çektiği fotoğrafları da ekleyerek caminin geçmişten günümüze uzanan durumuyla ilgili yorumlamalarda bulunduğu "Edirne Kasımpaşa (Evliyâ) Camii" başlıklı yazısında bu camiyi anlatırken caminin kenarındaki kayıkları çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bu fotoğraflara göre camiye nehir tarafından gelecek cemaatin ulaşımını sağlamak için bir rıhtım kurulduğu, ancak şu anda bu rıhtımdan geriye sadece birkaç basamak kaldığı net bir şekilde görülebiliyor. Netice-i kelâm, anlaşıldığı üzere Evliyâ Kâsım Paşa Camii bir yalı camisiydi ve kayıtlara göre bir zamanlar yoğun bir sandal trafiği olduğu bilinen Tunca nehrinde seyahat edenler istedikleri vakit bu camiye ibadet için girebiliyorlardı.
Restorasyon söylentileri
Son olarak on yıllardır bu caminin restore edileceğine dair şeylerin konuşulduğunu, fakat camiyle ilgili henüz gözle görülen herhangi bir çalışma yapılmadığını belirtelim. En son konuya ilişkin en somut ifadeleri 2017 yılında Edirne Vakıflar Bölge Müdürü Osman Güneren kullanmış ve caminin yükseltilip aslına uygun bir şekilde restore edileceğini, buna bağlı olarak çevre düzenlemesinin yapılıp ibadete açılacağını belirtmişti. Güneren'in paylaştığı projede ayrıca camiye geçişi kolaylaştıracak, tarihi dokuya uygun bir de köprü inşaatı vardı.
Umarız gerekli çalışmalar bir an önce başlayıp biter ve Evliyâ Çelebi'nin ifadeleriyle, "Her tarafında gülistânın, bülbülün süslediği baharistân olan bağlarının pek çok olduğu bir şehirdir. Öyle ki vasfı dile gelmez, sözle anlatılmaz, kalem yazmaz bir güzelliğe sahiptir." diyerek anlattığı Edirne'nin güzelliğini tamamlayan en önemli parçalardan bir parça daha yerine konmuş olur.