ECRİN BEBEK, ÇOCUKLARIMIZ VE YİTEN GELECEĞİMİZ

ECRİN BEBEK, ÇOCUKLARIMIZ VE YİTEN GELECEĞİMİZ
İsmet Esengin yazdı

SUYA YAZI YAZMAK / İsmet Esengin

ECRİN BEBEK, ÇOCUKLARIMIZ VE YİTEN GELECEĞİMİZ

Ecrin bebek ile birlikte tekrar çocuk istismarını ve birçok çocuğumuzun elinden alınan yaşama hakkını tartışır olduk. Yine sahte bir ilgi ile. Birkaç gün tartışıp unutmak üzere. Nitekim tam da dediğim gibi oldu. Olay sadece kriminal bir vaka olarak ele alındı. Toplum bu olaya nefretini kustu ve rahatladı. Oysa gün be gün geleceklerini çaldığımız çocuklara yönelik gerçek sorunlar hiç tartışılmadı. Yeni bir sapkınlık vakasına kadar çocuk istismarı ve yarattığı sorunlar konusu rafa kaldırıldı.

Oysa insanlar belirli olgunluğa ulaşsalar da çocukluklarından kopamazlar. Yaşamlarına yönelik verdikleri örneklerin önemli kısmı çocukluk dönemlerine aittir. İnsanın kişiliğinin ve karakter özelliklerinin önemli kısmının oluştuğu dönemdir çocukluk. Ne kadar güvenli ve gelişmeye müsait bir ortamda iseniz, o denli iyi yetişme şansınız var demektir.

Çocukların gelişiminde aile ve eğitim kadar yetiştiği çevrenin de önemli payı vardır. Mesela bizim çocukluğumuzda üzerimizde sadece akrabaların değil, mahalledeki abi ve ablaların, amca ve teyze diye çağırdığımız komşuların da çok emekleri vardır. Küçüklerin büyüklerle yaptığı sohbet, onlardan gördükleri ilgi, sevgi ve takdir önemli motivasyon unsurlarıydı aslında. Ve çocuklar belirli alanlarda başarılı olmuş büyüklerini rol model seçerlerdi kendilerine. Onlar gibi olmak için çabalarlardı. Büyüklerle yapılan sohbet, onların paylaştığı yaşam tecrübeleri bizler için hazine değerindeydi.

Bugün geldiğimiz noktada toplumsal bir paranoya yaşamaktayız. Çocuk istismarının tavan yaptığı bir ortamda yetişkin ve çocuklar arasındaki iletişim de kopma noktasına geldi. Hem ebeveynler güvensiz ortam nedeniyle çocuklarını sakınır oldu, hem de insanlar yanlış anlaşılır diye çocuklarla diyaloğunu asgariye indirgemeye başladılar. Nasıl böyle davranmasınlar ki? Yazılı ve görsel iletişim araçları her gün çocuk istismarına kalkışan kişilerin haberleri ile dolu. Bunlardan bir kısmının linç edilmeye çalışıldığı da haberlerin ana konusu. Bu sapıklıklar arasında sağlıklı çocuk ve yetişkin diyalogları kurmak mümkün mü? Çocukları ile diyalog kuramayan toplumlar nasıl ufku geniş, sağlıklı kuşaklar yetiştirebilir? Her geçen yıl çocuklarımızı nasıl bir bataklığa sürüklüyoruz?

Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneğinin 2016 yılı raporuna göre Türkiye’de son 10 yılda çocuk istismarı vakaları %700 artmış durumda. Hukukçu ve akademisyen Neval Oğan Balkız’ın araştırmalarına göre de Türkiye’de cinsel istismar suçlarının %46’sı çocuklara yönelik işleniyor. Türkiye’de her ay adli tıp kurumuna en az 650 çocuk cinsel istismar vakası gönderiliyor. TÜİK rakamlarına göre her yıl yaklaşık 25 bin çocuk cinsel saldırı suçlarına maruz kalıyor. Bunlar ceza istatistiklerine iren rakamlar. Yine araştırma sonuçlarına göre çocuk istismarı vakalarının sadece %5’i açığa çıkarılabiliyor. Olayın boyutlarını ve vahametini varın siz hesaplayın. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin araştırması ise uyku kaçıracak cinsten. Türkiye’de her üç çocuktan biri cinsel istismara uğruyor. UYANIN. HER ÜÇ ÇOCUKTAN BİRİ. Bu konuda dünyada derecemiz var. Çocuk istismarında dünya üçüncüsüyüz. GURUR DUYALIM.

Ya çocuk gelinler? TÜİK verilerinde Türkiye’deki evliliklerin üçte biri çocuk gelinlerle yapılıyor. 2010 yılından itibaren her yıl ortalama 40 bin çocuk evlendirilmektedir. Üstelik sadece dini nikah ile yapılan evlilikler bu rakama dahil değil. Ayrıca Türkiye’de 50 bin çocuk seks kölesi olduğu ve bu rakama Suriye’den göçen çocuklardan yaratılan seks kölelerinin dahil olmadığını söylersek utancımızdan yerin dibine girmeliyiz.

Peki ama nasıl böyle bir toplum olduk? Sorunun mutlaka sosyal, politik, coğrafi, demografik yanıtları bulunabilir. Ancak asıl tartışılması gereken dini boyutlarıdır. Bugün 6 yaşında çocuğa nikah düşürmeye, 9 yaşında gerdeğe sokmaya çalışan din tüccarları devlet televizyonlarında, panellerde, medyada, konferanslarda boy göstermektedir. Fiziksel ve ruhsal olarak henüz gelişme çağında olan çocuklarımıza musallat olan bu anlayış maalesefresmikurumlarca itibar bile görmektedir. Küçücük çocukları kadın olarak gören zihniyetin olduğu toplumlarda çocuk istismarının artmasına şaşırmamak gerekir. Ve maalesef, devletin bu konuda almaya çalıştığı önlem çocuk istismarında çocuğun rızası! yaşını 15’ten 12’ye düşürmeye çalışmak ve bu sakat zihniyetin yaygınlaşmasına sebep olmaktan başka bir şey değil. Bağlı olduğumuz uluslararası hukuk kurallarına göre ergenlik yaşı 18’dir. Türkiye’de mahkeme ya da aile kararı ile bu yaş 15’e kadar düşürülmekte ve çocuk evlilikleri yasallaştırılmaktadır. Hem 9 yaşında kız çocukları ile gerdeğe girilebilir diyen dini referanslar, hem 15 yaşında mahkeme kararı ile onaylanan evlilikler gözbebeklerimiz kız çocuklarımızı maalesef savunmasız kılmaktadır. Siz hiç iki genç el ele tutuştu diye ortalığı ayağa kaldıran yobazların çocuk tecavüzlerinde gıkını çıkardıklarını gördünüz mü?

Geldiğimiz nokta vahimdir. Pozantı, Ensar Vakfı, İzmir Ve Gerger’de açığa çıkmış çocuk tecavüzlerinin nasıl üstlerinin kapatıldığını yaşadık. Bu konuda bir defadan bir şey olmaz diyenler topluma idam cezasını dayatmaya çalışıyorlar. Uygulanması imkansızuygulansa bile tecavüzcülere değil, toplumsal muhalefete göz dağı vermek üzere yaptıkları bir kurgu bu. Alakasız her konuda fetva veren diyanet sırf çocuk istismarı ve çocuk gelinleri konusunu her hutbede anlatsa, lanetlese belki memlekete bir yararı olur. Bize düşen ise çocuklarımızı cinsel araç olarak gören sapık zihniyetten korumak için cumhuriyet değerlerine her zamankinden fazla sarılmamızdır.

SÖZÜN ÖZÜ: Çocuklar geleceğimizdir, ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER.