31 Mart 2019 da yerel seçim var. "Seçimler" bizim gündemimize adaylar bağlamında yer buluyor. oysa sormamız gereken önemli bir soru olduğunu düşünüyorum. Biz sandığa gittiğimizde ne seçeceğiz.!

Bugüne kadarki yapılan uygulamalara baktığımızda, parti liderinin belirlediği adayları seçeceğiz. Ya da seçmeyeceğiz.

Bu adaylar da; büyük büyük projeler anlatacaklar. Edirne'ye hızlı treni getiren de olacak, raylı sistemi kuran da.. Onu seçtiğimizde kentimiz uçacak, öyle ki bu vaatleri 20 yıl belediye başkanlığı yapıp da hiçbir şey yapmayanlar bile rahatlıkla ve yüzü kızarmadan söylüyor.

Bizim seçme gerekçemiz bu mu? Sanki belediye bir şirket ve biz de ona CEO seçiyoruz.

Mutlaka belediyeyi şirket gibi yönetmek isteyen anlayışlardan bahsedebiliriz, ki vardırlar. Çünkü onlar ülkeyi de öyle yönetiyorlar. Devasa projeler; "3. Hava limanı", "Kanal İstanbul" "Yavuz Sultan Selim köprüsü" gibi..

Ki bu projeler ekonomimizdeki kara deliklerdir. Mesele "Sol" siyasetin yerel seçimlerde kendisini nasıl tanımladığıdır.

Sosyalist solun çağrısı açık ve nettir. Sosyalistler; "Yerel seçimleri tek adam rejimine karşı yerel demokrasinin inşası ve tek adam yönetimine karşı halkın örgütlü direnişini yaratmak" olarak tanımlamaktadır.

"Sol" seçimlerin artık gerçek anlamda seçim olmadığı gerçeğini görmek zorundadır. Gerek 16 Nisan referandumunda gerekse 24 Haziran seçimlerinde görüldüğü gibi,

"Sol" bu gerçekliği göz ardı edemez, etmemelidir. Kuracağı seçim siyasetini mutlaka bu mevcut durumdan hareketle kurmalıdır. Oylarına ve ülkeye sahip çıkmalı, demokratik siyaset alanını genişletmelidir.

"Sol" bu mücadeleyi: iktidarın; ekonomik, siyasal ve yaşam biçimimize yönelik saldırılarına karşı direnen tüm demokrasi güçleri ile birlikte yapmalıdır.

"Sol" aday belirleme süreçlerini merkezden değil, yerel demokrasinin inşasına hizmet edecek, tüm halkın katılımına olanak verecek ön seçimle gerçekleştirmelidir. seçime bu anlayışla belirlenecek ortak adaylarla girmelidir. İşte o zaman, 31 Mart yerel seçiminin kazananı "biz" oluruz.