"Şehirlerimizi Emin Yöneticilere Teslim Etmeliyiz"

"Şehirlerimizi Emin Yöneticilere Teslim Etmeliyiz"
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş gündemi değerlendirdi; borç yükü ve faiz konularında açıklamalarda bulundu.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, Edirne İl Başkanlığında basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İriş; ekonomik kriz, borç yükü ve faiz konularında açıklamalarda bulundu. Yerel seçimin önemine vurgu yapan İriş, şehirlerin yönetiminin emin ellere teslim edilmesi gerektiğini ifade etti. 

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş basın toplantısında şunları söyledi;

Son bir yılı değerlendirek İriş, bu senenin en önemli olaylarından birinin seçimler olduğunu hatırlattı. Seçimlerle birlikte devlet yönetim yapısında önemli değişiklikler olduğunu ve bu değişikliklerin en önemlisinin başkanlık sistemine geçiş olduğunu aktaran İriş: "Bu geçişi anlamaya çalışırken kendimizi ekonomik krizin içinde bulduk. Ülkemizi 16 yıldan beri AK Parti yönetmektedir yani sevabı ve günahıyla 16 yılın bilançosu, AK Partinin icraatlarının sonucudur. Binalar yükseldi, yollar büyüdü, araçlar modernleşti ama bir döviz hareketiyle dengeler sarsıldı. Birkaç gün içerisinde yüzde 40 fakirleştik." şeklinde konuştu.

"ÜRETMEK ZORUNDAYIZ"

Üretime vurgu yapan İriş: "Borca dayalı bir para sistemi ve ekonomik modelle büyüyeceğimizi, refahımızı artıracağımızı sandık. Üstelik aldığımız borçları üretime değil, betona gömdük. Böyle olamayacağını hep beraber gördük. Kaynaklarımızı kendi imkanlarımızla en verimli şekilde kullanmak mecburiyetindeyiz. İhtiyaçlarımızı kendimiz üretmek zorundayız. Üretim sonucu ortaya çıkan katma değeri de diğer ihtiyaçlarımız için kullanırsak ancak refaha kavuşabiliriz. 16 yıla baktığımızda hiçbir zaman için gelir-gider dengesi üzerinde durulmadı. Devletin bütçesi sürekli açık verdi. Bu açıklar faizli borçlarla kapatılmaya çalışıldı. Yetmedi, 80 yıllık birikimlerimiz özelleştirme adı altında teker teker elden çıkarıldı. Ama gördük ki, açık sürekli büyümeye devam ediyor. Bu sürecin rakamsal ifadesi şudur; 2002 yılında 232 milyar dolar olan borcumuz, bugün 600 milyar dolara çıktı. Diğer yandan bu süre içerisinde 800 milyar lirayı aşkın faiz ödendi. Faiz yükü sürekli artıyor. 2018 bütçesinde faize ayrılan para 72 milyar liradır. Hükümetin öngörüsü olan yeni ekonomik plana göre 2019 bütçesinde 117 milyar, 2020 yılında 147 milyar, 2021 yılında da 171 milyar lira faiz ödemesi olacak. Bu durum asla sürdürülebilecek bir şey değildir. Bu faizci uygulamalarla devletten şirketlere, şirketlerden şahıslara herkes gırtlağa kadar borca gömülmüştür. Tekrar söylüyorum, bu durum asla devam ettirilemez." dedi.

"SİSTEM ÜRETENDEN, ÇALIŞANDAN YANA OLMALI"

Bankaların faiz yarışında olduğunu söyleyen İriş: "Bankalar 'yüz bin lira yatır, ayda 2 bin lira faiz al. 500 bin lira yatır, her ay 10 bin lira faiz al' diyorlar. Böylece ticaret bakanının ifadesiyle 356 tane ticaret, üretim yapan firma konkordato ilan ederken birçok ticari ve sanayi kuruluşu iflas ederken, bankalar karlarına kar katıyor. Böyle bir ortamda üretime yatırım yapılabilir mi, üretim artar mı, ticaret yapılabilir mi? Siz 500 bin lirayı bankaya yatıracaksınız ve birinci derece devlet memuru maaşından daha fazla gelir elde edeceksiniz. Sanayi üretimi yapmayacağız, fabrika çalıştırmayacağız, çiftçiyi kaderine terk edeceğiz, esnafı sokak aralarına kadar girmiş zincir dükkanlara boğduracağız." diyerek "Bu durumda bu ülkede sağlıklı bir yapı kurulur mu? Refah seviyesini nasıl tabana yayacağız? Borç yükünden ne zaman kurtulacağız? Ne zaman kendi kendimize yeterli hale geleceğiz?" sorularını sordu.

"SORUNLAR KONUŞARAK DEĞİL, ÜRETEREK ÇÖZÜLÜR"

İriş: "Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre yılda 8,5 milyon insan ruh ve sinir hastalıkları dolayısıyla doktora başvuruyor. Başvurular ve antidepresan ilaç kullanımı her yıl artıyor. Bu dertlere hamasi nutuklarla, medya ve algı yöntemleriyle çare bulunamaz. Durum gayet açıktır; borçlusun, üreterek kazanarak borcunu ödeyemiyorsun, sürekli borç alıp faiz ödüyorsun. Ülkemizin de içine katıldığı mevcut küresel finans sistemi hepimizi köleleştiriyor. Ancak bu sistem büyük bir krize girmiş ve tıkanmıştır. Bu tıkanmayı aşabilecek bir çözümleri de yoktur. Bunların yeni bir zulüm düzeni kurmalarına fırsat vermeden bu boyundurluktan kurtulmalı, ekonomik sistemimizi yeniden yapılandırmalıyız. Ülkemizin tarihi müktesebatı, bunu yapabileceğini gösteren örneklerle doludur.

Genel çerçevesini çizmeye çalıştığım faizci ekonomik modelin her alanda derin tahribatları var. Örneğin tarım ve hayvancılıkta iyice dışarı bağımlı hale geldik. Refah seviyesinin artmasıyla talep artışı olduğu söyleniyor. Halbuki ülkemizdeki kişi başı et tüketimi, batının ancak üçte biri kadardır. Diğer taraftan Sayın Cumhurbaşkanı, 7 Kasım'da yaptığı konuşmada 'Gerekirse cari açığı bile düşünmeden et ithal eder, piyasayı biz balense ederiz' diyor. Arı baldan mı kaçar, tütsüden mi kaçar? 'Cari açığı bile düşünmeden et ithal ederiz' derseniz bu ülkede hayvancılık gelişir mi? Yeterli üretim artar mı? Türkiye'deki hayvancılığın gelişmesinin önündeki en büyük engel ithalattır. Et ithalatını durdurun, damızlık ve diğer kanalları ıslah edip yakın takibe alın, 2-3 sene içerisinde Türkiye'miz et ihraç eden bir ülke haline geliyor mu, gelmiyor mu? --- Ekonomimiz sektör sektör masaya yatırılmalıdır. Adam kayırmadan, rüşvetten ve yolsuzluktan arındırılmış teşvik uygulamalarıyla yerli üretim güçlendirilmelidir. Böylece ihracat artar, cari açık kapanır; borçlanma ihtiyacı azalır ve biter; refah tabana yayılır; faizsiz ekonomiye geçilir." sözlerine yer verdi.

"ŞEHİRLERİMİZİ EMİN YÖNETİCİLERE TESLİM ETMELİYİZ"

Yerel seçimlerin de en az genel seçimler kadar önemli olduğunu ifade eden İriş: "Bir ömür geçirdiğimiz şehirlerimiz mimarisiyla, cadde ve sokaklarıyla, yeşillik ve güzellikleriyle hayatımızı idame ettirdiğimiz yerlerdir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifade ettiği gibi şehirlerimiz, 'Her biri diğerinden güzel eserlerimizle donatarak içinde ruhumuzu özgür bırakacağımız yerler' olmalıdır. Bugün, yine Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle 'Şehirlerimiz çirkinliklerin kuşatması altında, sadece ruhumuzun değil, bedenimizin de zindanlarına dönüştü, gönüller çoraklaştı, çölleşti, karardı'. Peki bu hale nasıl geldik? 16 yılı aşkın bir süredir hem genel, hem yerel yönetimlerde sorumluluk taşıyanların geldiğimiz bu durumdan şikayet etmeye hakları var mı yoksa muhalefeti de biz yaparız demek mi istiyorlar?" şeklinde konuştu.

"BELEDİYECİLİKTE DÜRÜSTLÜK ESASTIR"

Belediye yönetiminde ilk akla gelenin dürüstlük olması gerektiğine vurgu yapan İriş: "Vizyon sahibi, ileri görüşlü, paylaşımcı olunmalıdır ve şehrin tümünü kucaklayabilecek engin bir yüreğe ihtiyaç vardır. Halkı yönetmeyi değil, halka hizmeti esas alan bir anlayışa ihtiyaç var. Şehrin güzelliklerini, değerlerini koruyan ve artıran çalışmalara öncülük yapan bir anlayışa ihtiyaç var. Bütün çalışmalarda manevi sorumluluk hisseden, şehrin kendilerine emanet edildiğinin şuurunda olan, şehremin bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Özetle; ehliyeti, liyakati öncelemeye, enerji yüklü, birikimli dürüst kadroları belediye yönetimine getirmeye ihtiyacımız var. Evet çare var, çare Saadet Partisi." ifadelerine yer verdi.